Merhaba Berrak Hanım, merhaba yoksulluğa bile güzellik katan yegane kadın. Nasılsın görmeyeli gül yüzünü? Hala şikayetçi misin yüzündeki kusurlardan, bileklerinin beyazlığına doğru uçan kuşların varlığından habersiz misin, kirpiklerin için ölecek insanların seni çağıran sesi kulaklarına değebilmiş midir? Yok mu güldürecek seni hiçbir olay, bir başınalığın sürmekte mi, kokunu başkaları da duydu mu benden başka, gözlerine değen gözler oldu mu, başka hayaller girdi mi gözüne, sen başka hayallere girdin mi? 

     Söylesene Berrak Hanım, hala zihnini kirleten insanlar var mı, beni tanıdığına şikayet eden hal-i pürmelalin süregelmekte mi, benden nefret edişine bir ket vurabilmiş değil mi aradan geçen zaman? Saydın mı günleri elime dokunduktan sonra geçen, saatler birer kervan olup dizildi mi gönül ufkuna doğru, dakikalar havalandı mı birer kuş gibi dudak kenarlarından? Söyle Berrak Hanım, senin her söylediğin söze iman edercesine inanan insanlar var  mı etrafında, var mı dudaklarını büzdüğün zaman ortaya çıkan muazzam manzara karşısında nefeslerine teklik gelen, parmak uçlarına dokunmak için içini fırtınalar kaplayan birisi, var mı Berrak Hanım?

Berrak Hanım - Sirius Black [Sirius Black]

olsun diyorum, yine de değiştirilebilir bütün kirlilikler
geçmiş günlerin kıskacından çekilip alınabilir belki
terlerin, kanların, hazzın kanırtan dişlilerinden
kurtarılabilir belki bütün günahlar
bir kapı, durmaksızın açık pişmanlıklara
her şeyi yeniden başlatmanın kapısı
her şeyi, yeni hataların günahlara karıştığı
vicdanla kargışlanmış tepelere
yeniden çıkmanın pişmanlıkla kutlandığı kapısı
ham uzuvlara bulaşan denenmemişler
bir şeyin tadını ilk defa alırkenki o mayhoş karşılaşma
ve tükürmek, yutmak ve öğürmenin kapısı
eve geri dönmenin huzurla! huzurla!

ne kadar üzgün olduğumu iyi biliyor mustafa
avuçlarım bir maktulün
kana bulaşmış cezasını bekleyen,
suça bulaşmış yani affa,
güle, dikene bulaşmış
dünyanın ağırlığı altında ezik
bedenin sultasına boyun eğmiş avuçlar
ne kadar üzgün olduğumu iyi biliyor mustafa.

gülten’in kapısında duralıyorum
tedirgin, bir sigara yakıyorum istemsiz
koca bir nefes boğazımdan ayak tırnaklanma
varlığımın içtiması alınıyor: “buradayım!”
bu kapının önüne koymuşum her şeyimi
terli yürek, duçar beden, mahpus içerik
tabibe teslim olduğum yatak
-bismillahirrahmanirrahim-
“tak tak! tak tak! tak... tak... tak!”
ve içerden o eskimi hatırlatan ses
hafızamın tozlu arşivinden çıkarak
dilimin ucuna yeltenen kalabalık:
kim o?”
benim... mustafa!”

o tanıdık sesle taze isim arasında
gidip gelen dönüp dolaşan sessizlik

"- mustafa kim?”
"- mustafa, bunca yıl senden gizlenerek
toprağını sürmeme müsaade eden
ve şimdi dip derinden çıkarak
suyun yüzeyinde suyun sahibi
hem görünen, hem dipte
ikimizi bizden kurtarmaya geldi.

Gülten'in Kapısında - Alper Gencer [Sirius Black]

Sirius Black

Related tracks