Sözleri

Salını sallanı cananım gelen efendim
Salını sallanı cananım gelen efendim
Gel böyle sallanma vebalım göz değer sana
Gel böyle sallanma vebalım göz değer sana
Haydi cananım cananım yürü bakalım
Haydi cananım cananım sallan bakalım
Al yeşil giyinmiş cananım gelen efendim
Al yeşil giyinmiş cananım gelen efendim
Sonra rakiplerden güzelim göz değer sana
Sonra rakiplerden güzelim göz değer sana
Haydi cananım canım yürü bakalım
Haydi cananım cananım sallan bakalım
Sonra rakiplerden göz değer sana
Gel dıha gel yürü cananım
Beri gel, beri gel ademden kaçmada
Ademden kaçma
Türlü sırlarını yadlara açma
Her gördüğün sudan eğilip içmede eğilip içme
Senin için burdada zemzem sular var
Ah canım canımda sarı canım canım
Gözlerinden akan (gül) bala kurbanım
Leblerinden akan (gül) bala kurbanım
Gözlerinden akan gül bala kurbanım
Aman yar aman yar aman yar aman yar
Aman yar aman yar aman (gül)
Ah canım canımda sarı canım canım
Gözlerinden akan gül bala kurbanım
Leblerinden akan gül bala kurbanım
Gül, gül, gül, gül, gül, gül, gül, gül
Kul Hüseynim bu dert bizi almazmı da
Bizi almaz mı
Bu hasretlik kıyamete kalmaz mı
Bu yarayı çeken birgün ölmezmi de
Birgün ölmez mi
Seni merhem olupta sarmazsa eğer
Ah canım canımda sarı canım canım
Gözlerinden akan gül bala kurbanım
Leblerinden akan (gül) bala kurbanım
Gözlerinden akan gül bala kurbanım
Aman yar aman yar aman yar aman yar
Aman yar aman yar aman (gül)
Ah canım canımda sarı canım canım
Gözlerinden akan gül bala kurbanım
Leblerinden akan gül bala kurbanım
Gözlerinden akan gül bala kurbanım (gül, gül)
Leblerinden akan gül bala kurbanım (gül, gül)
Gözlerinden akan gül bala kurbanım (gül, gül)
Leblerinden akan gül bala kurbanım (gül, gül)
Gözlerinden akan gül bala kurbanım

Ladik Semahı / Mustafa Özarslan & Oğuz Aksaç (TRT Versiyonu)

Hüzzam Taksim / Necdet Yaşar

Nâdi Aliyyen mazharal-acâib tecidhu avnen leke fin nevâib. Küllü hemmin ve gammin seyencelî yâ Ali yâ Ali yâ Ali.

Transliteration:

Naad-e-Aliyyan Madh'haral Ajaaib.
Tajid'hoo Awnan Laka Fin-Nawaaib.
Kullu Hammin Wa Ghammin Sayanjalee
Bi Wilaayatik.
Yaa Aliyyu, Yaa Aliyyu, Yaa Ali.


Translation:

Call Ali, He is able to bring about the extraordinary. You will find him an effective supporter in all calamities. All worries and sorrows will soon disappear on account of your authority, O Ali, O Ali, O Ali.

Nâd-ı Ali / Naad-e Ali



"doğu dalga dalga vurdu 
taht bir yana şah bir yana 
behrenginin soluğunda 
taht bir yana şah bir yana

genç ölülerinin başında
onurlu gülü doğunun
ak kefenlere bürünmüş
ağır safevileri

mühürlenince kuyular
damardan kan akmaz oldu
kanı su ile yudular
taht bir yana şah bir yana

bir ağaç çiçeğe durdu
kanından rengini verdi
deli poyraz vurduğunda
donmasa çiçekleri"

1979, Atlının Türküsü Albümü, 8. Parça.
Sözler: Zülfü Livaneli
http://www.livaneli.gen.tr/album/atlinin-turkusu/

Taht Bir Yana, Şah Bir Yana / Zülfü Livaneli

Fifth Track in Diagnostic (2011) by Ibrahim Maalouf.

Your Soul / Ibrahim Maalouf (ابراهيم معلوف‎)

The very first track from “Aah,” first album for Yolla Khalife.

حزن: Sorrow / يولا خليفة:  Yolla Khalife

"Sen şarkı soylediğin zaman 
Mevsimler değişir gibi kımıldardı içim 
Dudaklarında doğardı şafaklar ve güneşler 

Geçerdi gözlerimden öyle kızlar ki 
Fecirden kadehlerle nağme içmişler 
Sen şarkı söylediğin zaman 
Ne kadar gençti dünya ve ne güzeldi 

Bahar sabahlarının rahatlığı içimizde 
Bir ses ki sükûn ve sonsuzluk 
Bir ses ki hayat olmuştu bizde 

Bahar sabahlarının rahatlığı içimizde
Bir ses ki sükûn ve sonsuzluk
Bir ses ki hayat olmuştu bize

Sen şarkı söylediğin zaman 
Bahar içinde âlem, bahtiyardı can 
Bir hilkat sabahı ki her şey beyazdı 
Bir vazgeçiş senden gayrı her şeyden 

Öyle bir an ki hayata doyulmazdı 
Sen şarkı söylediğin zaman 
Öyle bir an ki hayata doyulmazdı 
Sen şarkı söylediğin zaman." 

Beste: Minür Nurettin Selçuk 
Güfte: İsmet Bozdağ 
Makam: Sultânîyegâh 
Usûl: Nim Sofyan 
Solist: İnci çayırlı

Notası: http://www.turksanatmuzigi.org/notalarimiz/sultaniyegah-notalari/sen-sarki-soyledigin-zaman-notasi

Sen Şarkı Söylediğin Zaman / Münir Nureddin

İsmet Özel'in, TRT 2'nin TRT 2 olduğu zamanlardan kalma "Şiir Türk'ün İklimi" programından, Nâzım Hikmet'in "Fevkalâde Memnunum Dünyaya Geldiğime" şiirini söylediğidir.

Fon Müziği: ANNA RF feat İmamyar Hasavov'dan Laçin Parçası.

"fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime,
toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.
kutrunun ölçüsünü santimine kadar bilmeme rağmen
ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı
dünya, inanılmayacak kadar büyüktür benim için.
dünyayı dolaşmak,
görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızları görmek isterdim.
halbuki ben
yalnız yazılarda ve resimlerde yaptım avrupa yolculuğumu.
mavi pulu asya'da damgalanmış
bir tek mektup bile almadım.
ben ve bizim mahalle bakkalı
ikimiz de kuvvetle meçhulüz amerika'da.
fakat ne zarar,
çin'den ispanya'ya, ümit burnu'ndan alaska'ya kadar
her mili bahride, her kilometrede dostum ve düşmanım var.
dostlar ki bir kerre bile selâmlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz.
ve düşmanlar ki kanıma susamışlar
kanlarına susamışım.
benim kuvvetim :
bu büyük dünyada yalnız olmamaklığımdır.
dünya ve insanları yüreğimde sır
ilmimde muamma değildirler.
ben kurtarıp kellemi nida ve sual işaretlerinden,
büyük kavgada
açık ve endişesiz
girdim safıma.
ve dışında bu safın
toprak ve sen
bana kâfi gelmiyorsunuz.
halbuki sen harikulâde güzelsin
toprak sıcak ve güzeldir."

Fevkalâde Memnunum Dünyaya Geldiğime / Nâzım Hikmet / Söyleyen: İsmet Özel

İsmet Özel'in, TRT 2'nin TRT 2 olduğu zamanlardan kalma "Şiir Türk'ün İklimi" programından, Nâzım Hikmet'in "Duvar" şiirini söylediğidir.

Fon Müziği: Peyman Khazeni'nin (پیمان خازنی) "Memorabilia of a Fall Day" (خاطرات یک روز سقوط) parçası.

"DUVAR

İZMİR'DEN AKDENİZE DÖKÜLEN
VE YAKINDA BOMBAY'DAN HİNT DENİZİNE
DÖKÜLECEK OLAN EMPERYALİZMİN,
ŞARKI SARAN DUVARI
HAKKINDA YAZILMIŞTIR

Karataştan çerçeveye gömülen,
güneşi parça parça bölen
                          demir parmaklık…
 
Dayadım
    alnımı
       demir parmaklığa;
 
parmaklık alnıma
         gömüldü.

Kemikli geniş alnımı parça parça böldü..

Alnım:
          parmaklığa dayalı. 

Yüzüm:
                   kana boyalı.

Bu kan benim kanım.
Eşyayı bu kanlı perdeden görüyor gözüm.

Karataştan çerçeveye gömülen,
güneşi parça parça bölen
                          demir par-mak-lık
 
*
 
Orda;
o duvarda,
o duvarın dibinde
bizimkilerin bağlandı kolları.
 
O duvarı
         bizim için yaptılar..
 
O duvar
darağaçlarının sabunlu ipi
      gibi
parlıyor.
 
O duvar;
o duvarda keskinliği var
taze kanlı etleri parçalayan
yosunlu, ıslak
dişlerin…
 
O duvar;
         gözleri afyon dumanlı keşişlerin
bellerindeki kara kuşak gibi sarılmış
kürenin gırtlağında!.
 
O duvarın ilk temel taşı,
emperyalizmin ilk adımından geliyor.
O duvarın dibinde
bizimkilerin
Eyfeller gibi kemikleri yükseliyor.
 
O duvarın bir ucu:
tahta sapanlı sarı Çin'de;
öbür ucu:
çelikleri elektrikli New-York'un içinde.
Her bankada hisse senetleri var
onun.
 
O duvar
Lordlar kamarasından lord Gürzon'un
         noktaları imparator armalı bir nutku gibi geçiriyor.
Eyfel'in tepesinden avlarını seçiyor,
dayanarak Hinderburg'un altın çivili heykeline
topluyor Berlin sokaklarını eline.
 
O duvarın taşlarına sürterek dilini
kara gömlekli Mussolini
bekliyor nöbet.
 
İtalya'nın çizmesi
yüzüyor kanda!!
 
O duvar
İkinci bir Balkan gibi yükseliyor Balkan'da!
O duvar
O duvar, o duvar…
O duvarın dibinde
bizimkiler kurşunlanıyorlar!..
 
O duvar
kadar
uzun bir destanı var,
o duvarın dibindeki her bir karış yerin.
 
O duvarın dibinde ölenlerin
koparıyorlar erkekliğini,
gençlik aşısı yapmak için
milyonerlerin
                   kibrit çöpünden frengili iskeletlerine!
 
Milyonerler
gömülüp orospuların etlerine
bir radyo-konser gibi dinliyorlar:
o duvarın dibinde yere serilen
    idam emirlerini!.
 
O duvar,
o duvarın dibinde seferberlik var.
1914 den daha büyük,
daha mel'un
bir seferberlik…
 
Karanlıklar
güneş altında nasıl kaçarsa bir deliğe,
koşuyor emperyalistler
bu seferberliğe:
Britanya dretnotlarının cemiyeti akvamı,
beyaz eldivenleri barut kokan diplomat,
çürümüş insan eti müstahsili
emperyalist Jeneral,
 
II nci Enternasyonal;
zehirli çiçeklerini toplamak için
"din"in
toprağını gübreleyen, kazan,
eserlerini banknotlara yazan
filozof,
permanganatın âşıkı şair,
ölüm şuaı satan kimyager,
hepsi  seferber
seferber
          o duvarın bayrağı altında..
 
O duvar
o duvar, o duvar
O duvarın dibinde
   bizimkiler kurşunlanıyorlar… 

CEVAP

O duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!.
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne bir din adamının dumanlı vadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
 
Bize karşı koyanlar
karşı koymuş demektir:
maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
ezelî kanunlarına.
 
Sükûn yok, hareket var
Bugün yarına çıkar,
Yarın bugünü yıkar
ve bu dumandan akar
akar
   akar. 

Biz bugünün kahramanı,
yarının
münadisiyiz.
 
Bu durmadan akan,
     yıkıp yapan
akışın
çizgilenmiş sesiyiz.

Biz,
adımlarını tarihin akışına uyduran
temelleri çöken emperyalizme vuran,
yarını kuran
  larız.
 
O duvar
o duvarınız
    vız gelir bize vız!.."

Duvar / Nâzım Hikmet / Söyleyen: İsmet Özel

İsmet Özel'in, TRT 2'nin TRT 2 olduğu zamanlardan kalma "Şiir Türk'ün İklimi" programından, vatan şairi Nâmık Kemâl'in "Vâveylâ" şiirini söylediğidir.

Fon Müziği: Schubert's Piano Sonata No 20 in A Major

Vâveylâ

Nevha I

Feminin (ağzının) rengi aksedip tenine
Yeni açmış güle misâl olmuş
İn'itâfıyla (yansımasıyla), bak ne âl olmuş!
Serv-i simin (gümüşten servi) safâlı gerdenîne
O letafetle ol nihâl-i revân (yürüyen fidan)
Giriyor göz yumunca rüyama
Benziyor, ayni, kendi hülyama.
Bu tasavvur dokundu sevdama .
Âh böyle gezer mi hiç canan?
Gül değil arkasında kanlı kefen.
Sen misin, sen misin garîb vatan?.

Nevha II

Bu güzellikte hiç bu çağında
Yakışır mıydı boynuna o kefen?
Cisminin her mesamı (gözeneği) yare iken
Tuttun evladını kucağında
Sen gider isen bizi kalır sanma
Şühedan oldu mevt (ölüm) ile handan (sevinç)
Sağ kalanlar durur mu hiç giryan (ağlayan)?
Tende yaştan ziyadedir al kan
Söyleyen söylesin sen aldanma!
Sen gidersen bütün helak oluruz
Koynuna can atar da hak oluruz

Nevha III

Git vatan! Kabe'de siyaha bürün
Bir kolun Ravza-i Nebi'ye uzat
Birini Kerbela'da Meşhed'e at
Kainatta o hey'etinle görün!
Bu temaşaya Hak da aşık olur
Göze bir alem eyliyor izhar
Ki cihanda büyük letafeti var
O letafet olunsa ger inkar
Mezhebimce demek muvafık olur
Aç vatan göğsünü İlah'ına aç!
Şühedanı çıkar da ortaya saç!

Nevha IV

De ki Yâ Râb bu Hüseyn'indir
Şu mubârek Habib-i zişanın
Şu kefensiz yatan şehîdânın
Kimi Bedr-in kimi Hüneyn'indir
Tazelensin mi kanlı yâreleri?
Mey dökülsün mü kabr-i eshâba?
Yakışır mı sanem (put) bu mihrâba?
Haç mı konsun bedel şu mîzâba (oluk)?
Dininin kalmasın mı bir eseri?
Adem evlâdı bir takım cânî
Senden alsın mı sâr-ı şeytânı?

Nâmık Kemâl

Vâveylâ / Nâmık Kemâl / Söyleyen: İsmet Özel

Sivastopol Önünde Yatar Gemiler

Ruhi Su'nun, Sümeyra Çakır ile birlikte 1977 yılında çıkardığı "El Kapıları" albümünün ilk parçası olup, bestekarı Rifat Bey'dir (1820-1888).

"Sivastopol önünde yatan gemiler
Atar da nizam topunu, yer gök iniler
Yardımcıdır bize kırklar yediler

Aman da padişahım izin ver bize
İzin de vermez isen dök bizi denize

Sivastopol önünde yıkık minare
Düşman dedikleri gelmez imane
Erenler geliyor bize imdada

Aman da padişahım izin ver bize
İzin de vermez isen dök bizi denize

Aman!
Anam benim de ulu yola durursa
Ak saçını da kelep kelep yolarsa
Hani benim oğlum diye sorarsa
Saklaman, gizlemen, öldü den varın."

Resim, Kırım Savaşı'nda Osmanlı Ordusunun kumandanlığını yapan Mareşal Ömer Lütfi Paşa'nın (Omar Pasha Latas, Омер-паша Латас / Omer-paša Latas; 1806–1871).

Bakınız:
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96mer_L%C3%BCtfi_Pa%C5%9Fa
https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1r%C4%B1m_Sava%C5%9F%C4%B1

Sivastopol Marşı / Ruhi Su

Yönetmenliğini Ertem Eğilmez'in yaptığı 1973 yapımı "Canım Kardeşim" için Cahit Oben'in bestelediği film müziği. Oben bu beste ile "1973 Adana Altın Koza Film Festivali En İyi Film Müziği" ödülü almıştır.

Canım Kardeşim (My Beloved Brother) / Cahit Oben

Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun "Cengiz Han’ın Hazineleri" (1962) adlı romanından Mehmet Aslan'ın sinemaya uyarlayıp yönettiği 1972 yapımı "Karaoğlan Geliyor: Cengiz Han'ın Hazineleri" filminin onyıllarca unutulmamış ezgisi.

"Ak aygırım koşulur, koşulur oy koşulur,
Yalçın dağlar aşılır, aşılır oy aşılır,

Kum sıcaktır; yel ateş.
Kum sıcaktır; yel ateş.

Orman yeşil geçilir, geçilir oy geçilir.
Su dökülür dibi taş, tuğ dokuzdur çakılır."

[Fotoğraf: Ahmet Mekin, "Otsukarcı" rolünde.]

Ak Aygırım Koşulur / Karaoğlan Geliyor Film Müziği

Didârî'ye ait bu nevrûziye'yi, Erkan Oğur "Dost Kervanı 2" albümünde okumuştur.

"lâmekân ilinden bir seda geldi,
nevruzunuz canlar mübarek olsun.
kalb-i mü'minâna bir sefa geldi
nevruzunuz canlar mübarek olsun.

vilâdet günüdür hak murtezâ'nın,
şemşîr-i kudretle ol kibriyânın
na'ra-yı haydar tek açıp dehânın
nevruzunuz canlar mübarek olsun.

bu gün huruc eder cümle mevcudat,
bu dem kıyam eder yevm-i arasat;
bu demde açılır mü'mine mir'at
nevruzunuz canlar mübarek olsun.

zirûh, gayri zirûh başkeser şaha,
bu dem izin alıp gelirler caha;
"fescidü" emriyle ol yüzü maha
nevruzunuz canlar mübarek olsun.

bunda hadân olur kalbi mükerrer,
göz yaşları olur la'l ü mücevher,
lâ'net et yezîd'e ey didârî kemter
nevruzunuz canlar mübarek olsun"

[Fotograf: 15. yüzyıl İranlı astrolog Ebu Meşher-i Belhki'nin Kitâb el-Mevâlid'inden bir sayfa.]

Nevrûziye (نوروزیه) / Didârî (دیداری) / Erkan Oğur

1992 yılında Gabriel Oprea, Marian Fartat, ve Paul Gherasim önderliğinde geleneği korumanın bir yolu olarak Bizans Müziği'ni icra etmek amacıyla Romanya'da Stavropoleos Manastırı'nda kurulmuş Grup Stavropoleos. İlk albümleri 94 yılında piyasaya çıkan grup zamanla kalabalıklaşmış ve Romanya'da ve çeşitli uluslararası organizasyonlarda konserler vermiş.  

***
Grupul Stavropoleos

In biserica Mănăstirii Stavropoleos se canta altfel decat in majoritatea bisericilor din Romania. Altfel, dar nu altceva decat muzica bisericeasca traditionala. Cantarile seamana – uneori sunt aceleasi – cu cele din Cartea galbena sau din Anastasimatarul uniformizat, folosite de obicei de cantaretii de la strana. Este firesc, intrucat toate acestea isi au radacinile in cantarile psaltilor romani din secolul trecut: Macarie Ieromonahul, Anton Pann, Dimitrie Suceveanu. Exista o serie de elemente comune chiar cu unele dintre compozitiile pe mai multe voci, scrise pentru Liturghie.

La Stavropoleos se canta muzica bizantina. Specialistii o numesc uneori neo-bizantina sau de traditie bizantina, pentru a evita controversele legate de raportarea la spatiul si perioada Imperiului Bizantin. Muzica se canta pe o singura voce, fiind insotita de un sunet prelungit numit ison. Isonul nu este propriu-zis o a doua voce, ci un suport al melodiei, un fundal menit sa reliefeze conturul sonor al acesteia. Uneori isonul poate fi tinut pe acelasi sunet intreaga cantare. De cele mai multe ori, insa, el se schimba din timp in timp, in concordanta cu evolutia melodiei.

Cantam muzica bizantina pentru ca este muzica cea mai potrivita pentru rugaciunea comunitara. Aceasta este muzica pastrata prin traditia Bisericii, muzica liturgica. Ramanem in traditie, cantam alcatuirile lui Macarie Ieromonahul si Nectarie Schimonahul, dar si cantari grecesti talmacite in romana sau compuse de cantaretii de astazi. Cantam cu totii troparele simple, dar lasam strana sa cante axioanele si toate celelalte imne pentru care e nevoie de mai multa custiinta muzicala. Incercam, pe cat ne sta in putinta, ca muzica sa fie facuta cu toata grija, sa  ii apropie pe oameni de Dumnezeu. Sa fie o jertfa, un dar de lauda si multumire adus lui Dumnezeu.

La inceputul anului 1992 in strana se aflau trei cantareti: studentii Gabriel Oprea si Marian Fartat (astazi hirotoniti) si pictorul Paul Gherasim. Treptat, numarul cantaretilor s-a marit, strana devenind neincapatoare. Neincapatoare a devenit si biserica, multi dintre cei noi venind la Stavropoleos si datorita acestei cantari bisericesti. Strana a crescut nu doar in numar, ci si in frumusetea interpretarii.

In decembrie 1992 se inregistra la Stavropoleos Vecernia, slujba de seara, editata in anul urmator de catre Muzeul Taranului Roman, in seria Etnophonie. In 1994 cantaretii de la strana au infiintat Grupul Psaltic Stavropoleos care face cunoscuta muzica de traditie bizantina pe care o canta in biserica. Au sustinut concerte in orasele mari ale tarii, insotindu-l pe Parintele Iustin la conferinte. Au cintat la Palatul Patriarhiei, in Austria si in Cipru, la Congresul International de Muzicologie de la Timisoara si la Festivalul de Muzica Sacra de la Czestochowa (Polonia), in Franta, Italia, Germania, Ucraina la Festivalul Glas Pecerska si chiar in America si Japonia, ducind pina departe sonoritatile muzicii monodice.
http://www.stavropoleos.ro/grupul-stavropoleos/

Byzantion Sfinte Dumnezeule Aghioritic, Glas I / Grupul Psaltic Stavropoleos

Rudy Froyen Cello, Franco Di Nitto, piano

"I met you" -- lyrics by Fedor Tyutchev

I met you and the past
came back to life in my dead heart.
Remembering a golden time,
my heart became so warm.

Just as in late autumn
there are days, the transient hour,
when suddenly spring wafts again
and something stirs within us,

so, winnowed within by the breath
of fullness my soul knew in those years,
with a rapture I thought I'd forgotten,
I stare into your dear face.

As if we'd been apart for ages
I stare at you and think I'm dreaming,
and suddenly sounds unsilenced in me
could be heard within me, but louder!

That was more than reminiscence:
my life began to talk once more,
as did in you that very same charm,
as did in my soul that very same love!

---
Recorded with Nagra Pro Audio
Video made with Final Cut (Apple) and Logic Studio (Logic Pro)
Professional Stereo Microphone : Rode NT4
Camcorder : Sony Full HD
Location : Conservatory Hasselt
Steinway&Sons model C
June 28, 2012
Control of the spots : Anne - Marie Loth & Raf Reenaers

Photo credit: https://twitter.com/nebulozo_

Arslan

Popular tracks