Toplumun ruh ve mana temellerini yeniden inşa etmeyi hedefleyen, hareketli ve planlı "düşünce ve aksiyon insanı"nı tanımlıyor. Bu insan tipi, maddi güç yerine manevi güce odaklanarak, düşünürler ve fikir işçileri yetiştirerek topluma imar ve inşa fikrini aşılar.

Filibeli Ahmed Hilmi, Mustafa Sabri Bey, Ferit Kam, Muhammed Hamdi Yazır, Bediüzzaman Said Nursi, Süleyman Efendi, Mehmed Akif ve Necip Fazıl gibi isimler "düşünce ve aksiyon insanı"na örnek olarak gösteriliyor.

Özellikle Bediüzzaman Said Nursi'nin üzerinde durarak, onun iman, ahlak ve vicdan konularındaki önemini vurgusu. 

Bediüzzaman, İslam dünyasının sorunlarına çözümler sunan eserleriyle tüm dünyada tanınıyor ve küfür ve zulme karşı cesur duruşuyla öne çıkıyor.
Onun düşünce hayatındaki enginliği, dengeliliği ve ileri görüşlülüğü vurgulanırken, şöhretten uzak, sade bir yaşam sürmüş olması da dikkat çekiyor. 
Bediüzzaman eserlerinde Anadolu ve İslam dünyasının sorunlarını ele alarak cehalet, fakr-u zaruret ve tefrika ile mücadele etmenin önemini vurguluyor ve ilim, irfan ve dini disiplinlere önem veriyor.
Batı taklitçiliğine karşı çıkarak kendi değerlerimize sahip çıkmamızı tavsiye ediyor.

Ana fikir
"Düşünce ve aksiyon insanı" kavramını Bediüzzaman Said Nursi örneği üzerinden ele alarak, onun İslam dünyasına ve topluma yaptığı katkıları vurguluyor.


Düşünce ve Aksiyon İnsanı - M. Fethullah Gülen

Rabbanîlerin Önemi

Hakiki insanlığa giden yol ahlaki değerler, iç derinlik ve ruhi hayattan geçer.  Günümüz insanını bunalımlardan kurtaracak olan da bu değerlerin hayata geçirilmesidir. Bu ise kendini düşünmeyen, kurtuluşunu başkalarının kurtuluşunda gören **Rabbanîler** sayesinde mümkündür. Allah nezdinde kurtuluş, kurtarıcı olma gayretiyle gerçekleşir. Başkaları için eriyip yok olmak, onlarla bütünleşmek ölümsüzlüğe ermenin yoludur.  İnsan kendini ve çevresini daha iyi anlamak için her şeye gönül gözüyle bakmalıdır. Ruh ve kalp saflığını koruyamayan kişi inandırıcı olamaz.  

Rabbanîlerin en büyük hayali her ruhu ebedi varoluşa taşımaktır.  Kendi bedenlerinin perişanlığına rağmen çevresindeki insanların mutluluğunu düşünürler.  Dünyayı saran kötülüklerle mücadele ederler.  Varlık ve hadiseler, tabiat ve toplum, herkesten ve her şeyden sorumludurlar. Bu sorumluluğun verdiği ızdırap, Allah katında insanı değerli kılar ve Rabb’in yakınlığını kazandırır.  Yaşatmak için kendilerini ihmal edenler, ruhumuzu emanet edeceğimiz hakiki mirasçılardır.  Onlar, güçlü bir cazibe merkezi gibidirler ve insanları kendilerine çekerler. Gelecek, bu önemli misyonu temsil edecek Rabbanîlerin eseri olacaktır. 

Ana Fikir: Rabbanîlerin önemini ve sorumluluk şuurunu vurguluyor.  Gerçek kurtuluşun başkalarını kurtarmakla mümkün olduğunu, Rabbanîlerin bu sorumluluğu en üst seviyede taşıdığını ve insanlığın onlara olan ihtiyacını anlatıyor. 


RUH MİMARLARI RABBÂNÎLER - M. Fethullah Gülen

Hocaefendinin bu vaazı, ölmüş dindar bireylerden yardım almanın doğasını ele alıyor. Gülen, nihai yardımın yalnızca Allah'tan geldiğini vurgulayarak, evliyaların veya "veli"lerin yalnızca aracılar olduğunu açıklıyor. Temel manevi algıdan derin ilahi ilhama kadar değişen çeşitli evliyalık seviyelerini anlatıyor. Şirke düşmemek için evliyalardan yardım isterken Allah'ı ​​hatırlamanın önemini vurguluyor. Hocaefendi, buna karşı bir güvence olarak Hz. Muhammed'in (sav) şefaati aracılığıyla Allah'a yaklaşmayı savunuyor. Son olarak, ilahi lütuf ararken gurur ve kendine güvenmeye karşı uyarıyor.

Neden diri olandan çok ölmüş evliyadan yardım gelir? -  M. Fethullah Gülen

Bu yazıda, bir sorumluluk pozisyonundan istifa etmenin karmaşıklığı ele alınmaktadır. Bir görevden ayrılmak için bir başkasının daha uygun olduğuna dair samimi bir inançtan kendine hizmet eden bahanelere kadar çeşitli motivasyonları araştırıyor. Metin, vicdani düşüncenin, başkalarına danışmanın ve istifa ettikten sonra bile davayla bağlantıyı sürdürmenin önemini vurguluyor. Nihayetinde, bu tür kararlarda yer alan ahlaki ikilemlerin ve öz-düşünüm ile daha büyük yarara öncelik vermenin gerekliliğinin altını çiziyor.

Vazife Şuuru - M. Fethullah Gülen

Yazı, dini şevk (gayret-i diniye) ile dizginsiz hırs (hırs) arasındaki önemli farkı tartışıyor. Her ikisi de güçlü arzular ve çabalar içerse de, dini şevk, inanca bağlılığı ve mesajını saygılı bir şekilde yaymayı vurgularken, hırs kişisel başarıyı önceliklendirir ve potansiyel olarak sonuçları ve başkalarının duygularını göz ardı eder. Hocaefendi, dini çabalarda hırsın tehlikelerine karşı uyarıyor ve sabrın, ılımlılığın ve Allah'ın iradesini kabul etmenin önemini vurguluyor. Sonuç olarak, metin bencil hırs yerine bilgelik ve dindarlıkla yönlendirilen samimi çabayı savunuyor.

Gayret-i Diniye ve Hırs - M. Fethullah Gülen

Yazı, bireysel ve toplumsal yaşamdaki sürekli değişim ve dönüşümü ele alıyor ve olumlu büyümeyi çürümeyle karşılaştırıyor. Tarihsel figürler ve dini öğretilerle örneklendirilen, iyilik için çabalamanın ve gurur ve kendini yüceltmenin tuzaklarından kaçınmanın önemini vurguluyor. Metin, kibrin tehlikelerini ve tevazuun gerekliliğini vurgulayarak, bu özelliklerin kişinin ruhsal yörüngesini nasıl belirlediğini gösteriyor. Gerçek büyüklük, özverili hizmette ve kişinin Allah önündeki önemsizliğini kabul etmesinde yatar. Sonuç olarak, alıntı erdeme adanmış bir hayatı ve kendini önemsemekten kaçınmayı savunuyor.

Tevazu Ve Kibir - M. Fethullah Gülen

Vaaz, iyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak anlamına gelen "Emri bil maruf nehyi anil münker" kavramına odaklanıyor. Bu ilkeye bağlı kalmanın bir toplumu milletler arasında en iyisi yapan şey olduğunu ileri sürüyor. Hocaefendi, bu görevi ihmal etmenin aşağılanmaya ve ilahi lütfun kaybına yol açtığını savunuyor. Tersine, bununla sürekli meşgul olmak sürekli erdem ve refahı garantiliyor. Vaaz, bu uygulamayı terk etmenin sonuçları konusunda uyarıyor ve ihmal nedeniyle toplumsal çöküşün tarihi örnekleri hakkında gelecekteki tartışmalara işaret ediyor. İçsel iyiliğin tanımlayıcı faktör olmadığını, aksine, iyiliği aktif olarak teşvik etmenin ve kötülüğü engellemenin bir toplumu yükselten şey olduğunu vurguluyor.

İnsanlığa En Büyük Hediye

Hocaefendi bu vaazda, Müslümanların, mümkünse fiziksel müdahaleyle başlayarak, sonra sözlü düzeltmeyle ve son olarak, ikisi de mümkün değilse, kalplerinde reddederek, kötülüğü aktif olarak önlemeleri gerektiğini açıklar. Hocaefendi, bu görevin bireyler, aileler ve en önemlisi, ahlakı aktif olarak teşvik etmesi ve kötülüğü bastırması gereken devlet için geçerli olduğunu vurgular. Hocaefendi, inananları Allah'a, Peygamber'e ve Kuran'a karşı görevlerini yerine getirmeye çağırır ve bu görevin yerine getirilmesini, özellikle toplum yaygın bir ahlaki çürümeyle karşı karşıya kaldığında, son derece önemli görür.

Kim Bir Kötülük Görürse, Onu Eliyle Değiştirsin

Vaaz, özellikle İslam inancındaki etik davranışlarla ilgili olarak insanlığa karşı görevleri ele alır. Dengesizlikleri ve sınıf mücadelelerini önlemek için Müslümanların ticari ve ekonomik hayata müdahale etmesinin önemini vurgular. Vaaz, spekülatif faaliyetleri, tefeciliği ve başkalarını sömüren komisyon tabanlı uygulamaları kınar. İşi İslami ilkelere göre yürütme, aldatmadan kaçınma ve adil ticaret uygulamalarını sağlama ihtiyacını vurgular. Bu eylemler, kişisel dürüstlük ve adil bir ekonomik yapıya bağlılık talep eden temel yükümlülükler olarak sunulur.

İnsanlığa Karşı Vazifeler Nelerdir?

Sesin rahmete dönüştüğü yer…
Dua, tefekkür, kısa sohbetler ve ilham verici ses kayıtlarıyla gönle hitap eden bir mecra.
Rahmet Bulut’un sesli içerikleriyle huzura yolculuk başlasın.

New tracks tagged # M. Fethullah Gülen